Verona,İtalya’nın Venota bölgesinde yer alan bir şehirdir. Verona aynı zamanda Milano ve Venedik şehirlerinin de tam ortasında yer almaktadır. Şehrin bugünkü toplam nüfusu 290.293’tür. Şehrin çok fazla kozmopolit bir yapıya sahip olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Verona’nın oldukça tarihî bir geçmişi vardır. Verona, II. Dünya Savaşı’ndan sonra hava saldırılarının hedef noktalarından biri olmuştur. Bunun en önemli sebebi ise şehrin otoyolların kesişiminde bulunuyor olmasıdır. Almanlar tarafından önemli ölçüde zarar gören şehir, bu çatışma sırasında kıymetli yapılarını kaybetmiştir. Savaş sonrasında ise şehirde büyük bir restorasyon çalışması başlamıştır. Tamamen yıkılan binaların yerine ise tarihî dokuyu yine koruyacak biçimde binalar inşa edilmiştir.
Verona, birçok ziyaretçinin her yıl akın ettiği bir şehir olma özelliğini taşımaktadır. Sahip olduğu eşsiz güzellikleri, müzeleri, doğası, tarihî anıtları, ibadethaneleri ile görenleri büyülemektedir. Verona’ya gittiğiniz zaman özellikle görmeniz gereken yerler arasında Arena di Verona (Verona Arenası), Juliet’in evi (Casa di Guilietta), Erbe meydanı (Piazza del erbe), Via mazzini, Piazza bra (Ana meydan), Castelvecchio (Eski Kale), Garda Gölü, Verona Cathedral, Teatro Romano ve Ponte Pietra, Cavalcaselle Fresco Museum ve Basilica of San Zeno gelmektedir.
Verona’da gezip görülmesi gereken yerler:
- Piazza delle Erbe
- Duomo di Verona
- Castelvecchio
- Casa di Giulietta (Juliet’in Evi)
- Piazza dei Signori
- Arena di Verona
- Piazza Bra
- Roman Theater
- Basilica of San Zeno
- Torre dei Lamberti
- Palazzo Giusti
- Scaliger Tombs
- Via Mazzini
- Garda Gölü
- Castel San Pietro
- Santa Anastasia
- Porta Borsari
- Arco dei Gavi
- Ponte Pietra
- Via Cappello
1. Piazza delle Erbe (Erbe Meydanı)
Bir zamanlar Roma forumunun bulunduğu alan üzerine kurulu Piazza delle Erbe; kentin mimari açıdan en görkemli binalarına, trend kafelere ve çeşitli ürünlerin satışının yapıldığı dükkanlara ev sahipliği yapıyor.Haliyle kente seyahat etmeyi planlayan gezginler, Verona gezilecek yerler listelerinin ilk sırasına mutlaka bu meydanı yazmaya özen gösteriyor. Pazar hariç haftanın her günü kurulan hediyelik eşya pazarı ise bu kararın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Asırlardır kentin sosyal hayatının merkezinde yer alan Erbe Meydanı‘nın çevresini saran binalar arasında en yoğun ilgiyi kuzey taraftaki Palazzo Maffei görüyor.
Gardello Tower, Casa dei Mercanti ve Madonna Verona isimli çeşme, kentin bu kesiminde görülmesi gereken diğer yapılar olarak sıralanıyor.
2. Duomo di Verona (Verona Katedrali)
Romanesk mimarinin tüm güzel yönlerini konuklarına cömertçe sergileyen Duomo di Verona, aynı alan üzerinde bulunan iki Roma dönemi bazilikasının yerine 1117 yılında inşa edilmiş.
1187 yılında açılışı gerçekleştirilen katedral, Meryem Ana’ya adanmış. Bu nedenle yerel halk arasında daha çok Santa Maria Matricolare adıyla anılıyor. İç kısmının farklı ustaların imzasını taşıyan eserlerle dolu olması, dini yapıyı gerçekten de görülesi bir yer haline getiriyor.
Verona Katedrali’ni ziyaret ettiğinizde Romalılar’ın inşa ettiği bazilikalara ait kalıntıları da görme fırsatı bulabilirsiniz. Biri kapasitesinin yeterli gelmemesi nedeniyle yıkılan, diğerinin ise 7. yüzyılda yangın ya da deprem nedeniyle kullanılamayacak duruma geldiği düşünülen antik yapıların mozaik kaplı zeminlerini, Saint Elena Kilisesi’nin bodrum katına indiğinizde yakından inceleyebilirsiniz.
3. Castelvecchio
Orta Çağ’da kente hükmeden Scaliger hanedanı tarafından 1354-1376 yılları arasında inşa ettirilen Castelvecchio, günümüzde çeşitli dönemlere ait sanat eserlerinin sergilendiği bir müze olarak kullanılıyor.
Adının dilimizdeki karşılığı “Eski Kale” olan kudretli yapının içerisindeki 29 sergi salonunda, Orta Çağ’dan 18. yüzyıla kadarki süreçte üretilmiş tablolara, metal paralara, heykellere ve silahlara yer veriliyor. Castelvecchio, sahip olduğu birbirinden değerli koleksiyonlar kadar Adige Nehri üzerinde kurulu köprüsüyle de dikkatleri üzerine topluyor.
Scaliger Köprüsü ismiyle de tanınan kemerli yapının, 14. yüzyılın ortalarında inşa edildiği düşünülüyor. Yapımının tamamlanması ile birlikte bu yapı, dünyanın en geniş açıklığa sahip köprüsü unvanını elde etmiş.
4. Casa di Giulietta (Juliet’in Evi)
Shakespeare tarafından yaratılan kurgusal karakterin gerçek hayatta sıradan bir evi nasıl ziyaretçi akınına uğrayan turistik çekim merkezine dönüştürdüğünü merak ederseniz Casa di Giullietta’yı ziyaret edebilirsiniz.
Ev, aslında Cappello ailesi için inşa edilmiş. Ancak kasaba sahipleri, karakterin soyadı ile aileninki arasındaki benzerliği fark edince burayı hemen Juliet’in Evi ilan etmişler.
Rönesans tarzı tasarıma sahip Juliet’in Evi, özellikle âşıkların Verona’da ilk ziyaret ettikleri yerlerden bir tanesi. Hatta zaman içerisinde çiftlerin birbirilerine duydukları hisleri bir kâğıda yazmaları ve sonrasında bu kâğıdı sakız yardımıyla evin duvarına tutturmaları bir gelenek haline gelmiş.
5. Piazza dei Signori
Rönesans stili zarif saraylarla çevrelenmiş Piazza dei Signori, Verona gezilecek yerler listenize eklemenizi şiddetle tavsiye edeceğim ikinci meydan.
Dante Anıtı‘nın görkem kattığı açık alanın etrafındaki yapılardan Palazzo degli Scaligeri, 14. yüzyılda inşa edilmiş. Hemen bir yüzyıl sonrasında yapımı gerçekleştirilen Loggia del Consiglio’da ise şehir konseyi faaliyetlerini yürütmüş. Tabii kentin bu kesimi söz konusu olduğunda, inşasında tuğla ve tüf taşı kullanılan Palazzo della Ragione’yi de unutmamak gerekiyor.
Piazza dei Signori çevresindeki görkemli yapılardan sadece birkaç tanesi ziyaret edilebiliyor. Bunların başında gelen 12. yüzyıldan kalma Palazzo della Ragione, 2014 yılından beri bir modern sanat galerisine ev sahipliği yapıyor.
Palazzo del Capitone’nin hemen önündeyse Roma ve Orta Çağ dönemlerinde inşa edilmiş mahzenleri görebileceğiniz dev boyutlu iki yuvarlak pencere zemini kaplıyor.
6. Arena di Verona
İtalya’daki en büyük amfitiyatrolardan biri olan Arena di Verona, 30’lu yıllarda Romalılar tarafından inşa edilmiş. Antik zamanlarda sayısız Ludi’ye, yani halka açık oyunlara, ev sahipliği yapan arena, 30 bin izleyici kapasitesine sahipmiş.
Yapının inşası sırasında Valpolicella’ya özgü beyaz ve pembe kireç taşı kullanılmış. Ancak antik tiyatronun dış mimarisine zenginlik katan bu taşlar, 1117 yılında farklı binaların yapımında kullanılmak üzere sökülmüş.
2026 Kış Olimpiyatları kapanış törenlerine sahne olması planlanan Arena di Verona’da, günümüzde filarmoni orkestrası tarafından konserler düzenleniyor.
7. Piazza Bra
Amfitiyatrosundan bahsedip de Piazza Bra hakkında detaya girmemenin yanlış olacağını düşünüyorum. Zira yaz akşamları cıvıl cıvıl atmosfere bürünen meydan, ortasında yer alan küçük bahçe ve çeşme sayesinde son derece ferah havaya bürünmüş.16. yüzyılın ortasında, Michele Sammicheli gözetiminde Palace of the Honours’ın inşa edilmesi ile birlikte meydan olarak nitelendirilmeye başlanan alanın çevresini ise nezih kafeler ve tarihi yapılar süslüyor.
Piazza Bra ziyaretiniz sırasında zamanınızın büyük bölümünü, amfitiyatronun hemen önündeki Lapidary Müzesi’ni ziyarete ayırabilirsiniz. Sonra da rotanızı Neo-Klasik tarzdaki Palazzo Barbieri’ye çevirebilirsiniz.
Yalnız tasarımını Domenico Curtoni’nin yaptığı Grand Guard ve Via Roma ile meydanının kesiştiği noktada yer alan Ottolini Sarayı’nı görebilirsiniz.
8. Roman Theater (Teatro Romano)
Eğer tarihi kent merkezinin kuzeyine doğru giderseniz M.Ö. 1. yüzyılda inşa edilmiş Roman Theater’ı ziyaret etme fırsatı yakalayabilirsiniz.
Kenti ilk defa ziyaret eden gezginlerin genelde Arena di Verona ile karıştırdıkları antik tiyatro, Adige Nehri kenarındaki bir yamacın üzerine kurulmuş. Hatta antik tiyatronun yapımına başlanmadan önce nehirde oluşabilecek taşkınların önüne geçmek adına Ponte di Pietra ile Ponte Postumio arasına kalan bölüme sağlam bir duvar örülmüş.
Teatro Romano’nun günümüzde inceleme fırsatı bulacağınız çoğu ayrıntısı, 1830’dan itibaren gerçekleştirilen kazı çalışmaları sayesinde gün yüzüne çıkartılmış.
9. Basilica of San Zeno
Kuzey İtalya’da Romanesk mimarinin en güzel ve en iyi korunmuş örnekleri arasında gösterilen Basilica of San Zeno, 967-1398 yılları arasında inşa edilmiş.
Etkileyici tasarıma sahip bronz kapıdan girilen bazilika, ününü mimari güzelliği dışında biraz da Shakespeare’in Romeo ve Juliet adlı hikâyesindeki evlilik sahnesinin geçtiği yer olmasına borçlu.Her iki yanında farklı dönemlerde inşa edilmiş çan kuleleri bulunan San Zeno Bazilikası’nın ibadete ayrılmış geniş salonu, Korint stili kolonlarla desteklenmiş.
13. yüzyıldan kalma fresklerin görkem kattığı bu salonda ayrıca Francesco Torbido imzalı sunak da görülmeyi fazlasıyla hak ediyor. Bazilikaya adını veren azizin mezarı, yapının orta bölümünde yer alırken sol tarafa ilerleyenleri 9. yüzyılda yapımı gerçekleştirilen manastır karşılıyor.
10. Torre dei Lamberti
1172 yılında başlayan inşa süreci ancak 1463 yılında tamamlanabilen Torre dei Lamberti’yi, kent manzarasını izlemek için Verona gezilecek yerler listenize dâhil edebilirsiniz.
84 metre yüksekliğindeki gözcü kulesinin asıl görevi, kente yaklaşan düşman kuvvetleri olursa halkı önceden uyarmakmış. Lakin kulenin yapımı beklenenden uzun sürünce farklı amaçlar doğrultusunda kullanımına karar verilmiş. Palazzo della Ragione’nin yanı başındaki Torre dei Lamberti üzerinde Marangona ve Rengo isimli iki çan bulunuyor. Kentin herhangi bir bölgesinde yangın çıktığında küçük boyutlu Marangona ile halk uyarılıyormuş.
Daha büyük olan Rengo ise şehir konseyinin toplantılarını duyurmak için kullanılmış. Yapıya estetik bir görünüm kazandıran saatin, 1779 yılında eklendiği söyleniyor.
11. Palazzo Giusti (Giardino Giusti)
Kent merkezinin doğusunda, Piazza Isolo’ya yakın bir konumda ziyaret edilmeyi bekleyen Palazzo Giusti, 16. yüzyılda inşa edilmiş.
1701’de eklenen kule ile daha ihtişamlı bir görünüm kazanan saray, konuklarına ustalık kokan sanat eserleri ve hayranlık uyandıran iç dekorasyon öğeleri sunuyor.Yapının doğu kanadında, bir zamanlar sarayın sahibi olan aileye ait tablolar ve antikalar sergileniyor. Burada ayrıca zemin dekorasyonu ve freskler de oldukça dikkat çekiyor.
Palazzo Giusti’yi turistik açıdan ilgi odağı haline getiren asıl unsur olarak ise İtalyan Rönesans stili bahçesi öne çıkıyor. Güzelliği ile yalnızca gezginleri değil, aynı zamanda dünyanın önde gelen siyasetçi, bilim insanı ve hükümdarlarını da kendisine çekmeyi başaran bahçeler, yıl içerisinde çok sayıda kültürel etkinliğe sahne alıyor.
12. Scaliger Tombs (Arche Scaligere)
13. yüzyılın başından 14. yüzyılın sonuna kadar Verona’ya hükmetmiş aile adına inşa edilen bir dizi mezar alanından oluşan Scaliger Tombs, Santa Maria Antica Kilisesi’ne birkaç adım uzaklıktaki alanda sıralanıyor.
Gotik tarzda planlanmış mezar kompleksi, üzerinde ailenin simgesini taşıyan demir çitlerle çevrelenmiş. Alanda bulunan 5 mezarın tamamı, 14. yüzyılda farklı mimarların gözetimi altında inşa edilmiş. Alanda görebileceğiniz en eski anıt mezarın yapımı, ailenin en ünlü üyesi I. Cangrade adına gerçekleştirilmiş. Diğerlerinin aksine bu mezar, kilise ile bütünleşik bir biçimde tasarlanmış. II. Mastino adına 1345’te inşa edilen mezarsa üstünü örten kubbedeki detaylarla dikkat çekiyor.
Tabii konu görünüm olunca hiçbiri Bonino da Campione tarafından tasarlanan Cansignorio ile karşılaştırılamıyor. II. Alberto’nun mezarı işlemeli bir tabuttan ibaretken Giovanni için 1359’da tamamlanan ebedi istirahatgah, kilise duvarının içine yerleştirilmiş.
13. Via Mazzini
Verona, tarihi ve kültürel birikimine ek olarak yıllar içerisinde alışveriş tutkunlarının ilgisini çekebilecek içeriğe sahip olmuş bir tatil destinasyonu.
Kentin bu konuda bünyesinde barındırdığı zenginliği keşfetmek isteyenlerin öncelik vermelerini önereceğim yer ise Via Mazzini. Adını 19. yüzyılda yaşamış siyasetçi ve aktivist Giuseppe Mazzini’den alan cadde, Bra ve Erbe meydanlarını birbirine bağlıyor.1907 yılına kadar “Via Nuova” adıyla anılan caddede gezerken yalnızca dünya çapında popüler markalara ait mağazalarla yetinmek zorunda da değilsiniz.
Dilerseniz yerel dildeki adlarıyla bottoghe storiche (küçük eski dükkânlar) ile osterie (hanlar) olan ve otantik alışveriş fırsatlarıyla karşılaşabileceğiniz kısımlara yoğunlaşabilirsiniz. Hatta zamanı doğru ayarlayabilirseniz yakın mesafedeki pazarlara uğrama şansı bile bulabilirsiniz.
14. Garda Gölü
Eğer doğal güzellikleri keşfetmekten hoşlanıyorsanız Verona tatiliniz sırasında zamanınızın bir kısmını İtalya’nın en büyük gölü Garda’ya ayırabilirsiniz.
Kentin güneybatısında yer alan göl, son buzul çağında oluşmuş. 2.350 kilometrekarelik alanı kaplayan doğal oluşumun çevresinde, kırsal yaşamı gözlemleme olanağı bulabileceğiniz birçok küçük yerleşim bulunuyor.
Garda’ya kent merkezinden çeşitli ulaşım yöntemlerini kullanarak günübirlik seyahat edebilirsiniz. Alternatif olarak çevresindeki otel ya da tatil köyü seçeneklerinden birinde rezervasyon yaptırıp daha uzun süre burada zaman geçirebilirsiniz.Konuklarına birbirinden güzel manzaralar sunması, kaliteli şarapları tadabileceğiniz bağlara yakın konumu ve sessiz atmosferi Garda Gölü’nü size tavsiye etmemdeki ana etkenleri oluşturuyor.
Göle ulaştığınızda önce Sirmione kasabasını ziyaret edebilirsiniz.
15. Castel San Pietro
Roma Tiyatrosu’na oldukça yakın konumdaki Castel San Pietro, ilk olarak Milano Dükü Giangaleazzo Visconti’nin isteği doğrultusunda 1398 yılında inşa edilmiş. Ancak bu yapı, yanında yer alan aynı adlı kilise ile birlikte 1840’ta Avusturyalılar tarafından yıkılmış.
Alanın eski binalardan arındırılmasının ardından Albay Petrasch’ın tasarımına bağlı kalınarak 1851-1856 günümüze ulaşan kale görünümlü kışlanın yapımı gerçekleştirilmiş.
Gezginler, San Pietro Kalesi’ni iki nedenden dolayı Verona gezilecek yerler listelerine ekliyor. Neo-Klasik stildeki kalenin üzerinde bulunduğu tepenin tarihi önemi, bu nedenlerin ilki olarak öne çıkıyor.
16. Santa Anastasia
Porta Borsari’yi bir zamanlar Postumio Köprüsü’ne bağlayan Roma yolunun üzerindeki Santa Anastasia Bazilikası, 1290 yılında Dominikanlar tarafından inşa edilmiş.
Gotik tarzdaki bazilika, Lombardiya döneminde yapımı gerçekleştirilen öncülünün adını taşımaya devam ediyor. Scala ailesinin maddi desteği sayesinde 1400 yılında tamamlanabilen dini yapıyı 1808’e kadar Dominikan tarikatı kullanmaya devam etmiş.
Santa Anastasia’nın dış duvarları, çeşitli dini olayları anlatan panellerle süslenmiş. Ancak bu paneller sadeliği hiç bozmamış. İç kısımda ise konukları çok daha görkemli bir görünüm karşılıyor. Kırmızı Verona mermerinin kullanıldığı bu bölüm, sütunlarla birbirinden ayrılmış üç koridordan oluşuyor.
Girişe en yakın konumdaki iki kolonun önündeki kambur figürleri ile Pellegrini Şapeli’ndeki fresk, dini yapıda mutlaka yakından incelenmesini gerekir .
17. Porta Borsari
Via Postumia üzerinde yer alan Porta Borsari’nin, Romalılar tarafından 1. yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor. Jupiter’e adanan küçük tapınağa yakınlığından dolayı antik kapı uzun süre boyunca Porta Iovia adıyla anılmış.
Yapımında beyaz kireç taşının ve Korint başlıklı tasarımın tercih edildiği yapının üst kısmındaki 12 pencereli duvar hala bütünlüğünü koruyor.
Borsari Kapısı, kentin en önemli turistik alanlarından biri olmasını aslında dünyaca ünlü Romeo ve Juliet hikâyesine borçlu. Shakespeare’in kaleminden hayat bulan hikâyeye göre âşıkların trajedilerle dolu ilişkisi buraya oldukça yakın bir noktada başlamıştır.
18. Arco dei Gavi
Kente seyahat eden gezginler arasında popüler olmuş bir diğer antik kapı ise Arcı dei Gavi. Anıt statüsünde koruma altında tutulan yapı, Roma’nın önde gelen ailelerinden Gavialar tarafından 1. yüzyılda inşa ettirilmiş.
Tasarımını Vitruvius Cerdo’nun yaptığı antik kapı, ilk olarak Via Postumia’nın başlangıcında yer alıyormuş. Ancak 1805 yılında kenti ele geçiren Fransız askerleri, kuzeydoğu girişini genişletmek amacıyla kapıyı sökmüş.Arco dei Gavi, 127 yıllık esaretin ardından 1932’de orijinal parçaları kullanılarak yeniden inşa edilmiş. Yer olarak ise asıl konumuna yakınlığı nedeniyle Castelvecchio’ya birkaç adım uzaklıktaki yeşil alan seçilmiş.
Yeniden yapım süreci esnasında kapının yıkıldığı dönem öncesinden kalma ahşap bir modelden yararlanılmış. Böylece yapının Roma dönemindeki haşmetli görünümü büyük oranda korunmuş.
20. Via Cappello
Verona gezilecek yerler listesinin son sırasında sizlere anlatacağım Via Cappello söz konusu olduğunda, çoğu gezginin aklına ilk önce Juliet’in Evi geliyor. Ancak antik Verona’nın kalbi sayılan bu cadde, üzerinde yer alan dükkânları ve restoranlarıyla yerel halkın gözdesi olmayı sürdürüyor.
Kısacası siz de onlardan biriymiş gibi davranıp bir gününüzü bu caddeye ayırabilir ve hem kentin tarihi hem de gündelik yaşam hakkında paha biçilemez bilgiler edinebilirsiniz. Tabii bu arada fırsattan yararlanıp alışveriş fırsatlarını da değerlendirebilirsiniz.Juliet’e ait olduğuna inanılan evi bir kenara bırakacak olursak, Via Capello’yu gezerken asıl zaman ayrılması gereken tarihi mekân olarak Porta Leoni’nin öne çıktığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Asırlar önce Bologna yönünden gelen yolcuların kontrollü bir biçimde kente giriş yapmasını sağlayan kapı, etrafındaki sur kalıntıları ile birlikte konuklarını geçmişe götürmektedir.
19. Ponte Pietra (Pietra Köprüsü)
Türdeşleri arasında Verona’nın en eskisi olarak anılan Ponte Pietra, Cenova ile Aquileia arasında uzanan Via Postumia’yı kullanan yolcuların Adige Nehri’ni daha güvenli bir biçimde geçebilmeleri amacıyla M.Ö. 100 yılında inşa edilmiş.
Yapının hemen yanı başında Pons Postumius isimli bir köprü daha bulunuyormuş. Her ikisi de yerel halk tarafından nehrin sağ tarafında kalan Roma tiyatrosuna ulaşım için yoğun biçimde kullanılıyormuş.Pietra Köprüsü’nde ilk kapsamlı restorasyon çalışması, Scala ailesinden I. Alberto’nun isteği doğrultusunda 1298 yılında gerçekleştirilmiş. Antik köprü, varlığını korumak adına asıl büyük sınavı ise II. Dünya Savaşı sırasında vermiş.
1945’te geri çekilmekte olan Naziler, köprüyü havaya uçurmuş. Ancak 1959’da yapının zarar gören dört kemeri, orijinal taşlar kullanılarak aslına uygun biçimde yeniden bir araya getirilmiş.